E-Posta Pazarlama, Segmentasyon, Yeni Başlayanlar İçin

B2B E-posta Pazarlamada Müşterilerinizle Etkileşim Sağlamanın 3 Yolu

Dijital pazarlamayla ilgili yapılan araştırmalarda da belirtildiği gibi B2B için en çok kullanılan ve tartışmasız en kritik iletişim kanalı e-posta pazarlamadır. Bununla birlikte maalesef markaların çoğu, e-posta pazarlaması yaparken tüketicileri etkileşime teşvik etmiyor, hatta birçok marka “No Reply” etiketi kullanarak tüketicilerin etkileşime geçmelerini açıkça engelliyor. Bu durumun zararlarını anlamak ve karşılaştırma yapmak için, diğer kanallar üzerinde kendi talep ettiğiniz etkileşim çeşitlerini hatırlayın:

  • Blog yazıyorsanız yorum istersiniz.
  • Sosyal medya gönderilerinizde, yanıt istersiniz.
  • Webinarınızda gerçek zamanlı sorular beklersiniz.
  • Ziyaretçiler web sitenize geldiğinde onları canlı sohbet üzerinden soru sormaya yönlendirirsiniz.

Tüm bu kanallarda, müşterilerinizle çeşitli etkileşim isteklerinde bulunarak, karşılıklı iletişim kuruyorsunuz. Öyleyse neden B2B iletişim kuran markaların çoğu, müşterilerini yanıtlama, geri bildirim veya sohbet başlatma seçeneklerini sunarak etkileşime davet etmiyor? Ne yazık ki bu durum, geçmişten günümüze hatalı uygulanarak gelmiş, ancak günümüzün şartlarında mutlaka çift yönlü bir etkileşime evrilmeliyiz.

Tek yönlü bir e-posta kampanyasından, çift yönlü ve etkileşimli bir e-posta iletişimine nasıl geçiş yapabilirsiniz?

Bu değişimi gerçekleştirmek için köklü bir yenilik gerekmiyor. Halihazırda etkili bir veri tabanınız, müşterileriniz hakkında detaylı pek çok bilginiz ve mesajlarınızı hedef kitlenize nasıl ulaştıracağınıza dair fikriniz var ise bunların dışında tek yapmanız gereken, iyi bir e-posta gönderen olmanın yanı sıra iyi bir e-posta alan olmayı başarmak. E-posta pazarlamanızı etkileşimli hale uyarlayabilmeniz için dikkat etmeniz gerekenleri inceleyelim.


Öneri: Aşağıdaki yazılarımız da ilginizi çekebilir 😉


1- Yanıt İsteyin

Bir meslektaşınızı veya arkadaşınızı ilgilendiren kişisel bir e-posta yazdığınızda, yanıt beklediğinizi belirtirsiniz. Ayrıca, satış danışmanları bunu birebir iletişim kurarken de gerçekleştiriyor. Durum böyleyken, e-posta pazarlamasını farklı kılan ne? Neden eylem çağrınızı bir soruya dönüştürerek, abonelerinizden yanıt almaya çalışmıyorsunuz? Potansiyel müşteriniz, sizinle iletişim kurmak istiyorsa, yanıt düğmesini mümkün olan en uygun ve fark edilebilir yerde görmek isteyecektir. Eğer müşterilerinizin cevap verme isteğini hızlıca karşılayabilirseniz, hem etkileşim kazanmış hem de dönüşüme zemin hazırlamış olursunuz.

Bakış açımızı değiştirdiğimizde ise, çift yönlü etkileşim kurmanızın tek sıkıntısı, müşterilerinizden gelen yanıtların doğru kişiye yönlendirilmesinde ve kampanyanızı analiz ederken raporların izlenmesinde bazı zorluklar çıkarmasıdır. Eğer yarattığınız etkileşim, müşteri deneyimini daha iyi hale getirecekse, bu zorlukların üstesinden gelmenize kesinlikle değecektir. 

Ayrıca, e-postalarınızın hepsinde “Yanıtla” butonu bulundurmanıza gerek yok, sadece müşteri deneyimi sürecinizin kritik noktalarında kullanmaya özen göstermelisiniz. Böylece, müşterileriniz e-postalarınıza yanıt verdiklerinde, iletilebilirlik oranınızı artırabilirsiniz.


2- Tasarımınızı Kişileştirin

Müşterilerinize soru sorarak etkileşime davet ederken, abartılı tasarımlardan, fazla sayıda görselden ya da kocaman eylem çağrısı butonlarından mümkün olduğu kadar kaçınmalısınız. Bu noktada, mesajınızı daha direkt, açık ve anlaşılabilir bir tonda tasarlamalısınız. Abonelerinize, e-postalarınızın pazarlama amaçlı olduğunu hissettirmeden, onlarla bir birey gibi iletişim kurduğunuzu göstermelisiniz.


3-Gönderen İsminizi Kişileştirin

“No Reply” etiketli bir gönderen ismi çoğu zaman müşterinin gözünde negatif bir imaj yaratabilir. Siz de takdir edersiniz ki bu sistem, günümüzde B2B açısından geçmişte kalmış ve unutulmaya yüz tutmuş bir yöntemdir. Genellikle, ”bülten@” şeklinde başlayan bir adresle gönderim yapmak güzel bir fikir gibi görünüyor olsa da, sanıldığı kadar yüksek yanıt alma oranı elde edemeyebilir.

Oysa, gönderen ismi bir kişi adı olduğunda, kullanıcılar doğal olarak yanıt verme eğilimi gösterirler ve etkileşime girerler. Eminiz ki, gerçek bir kişi ismiyle gelen ve imza içeren bir e-posta aldığınızda, siz de bir kullanıcı olarak sorularınızın yanıtlanacağını veya karşınızda gerçek bir muhatap olduğunu rahatlıkla hissediyor ve farkında olmadan güven duyuyorsunuzdur. Tabii ki, her durumda e-postalarınızı bir kişi adresi üzerinden göndermeniz mümkün olmayabilir. Böyle durumlarda, gönderen isminizi kişileştirmek için aşağıdaki yolları da deneyebilirsiniz:

  • Marka yetkilileri adına,
  • Bir temsilci ismiyle,
  • Proje sahibinin adıyla, gönderim yapabilirsiniz.     

Özetlemek Gerekirse

E-postayı, etkileşim için bir kanal olarak kurguladığınızda, daha iyi müşteri deneyimleri yaratabilir ve markanız için daha doğurgan sonuçlar alabilirsiniz Bu değişikliği yapmayan B2B markalar ise uzun vadede abonelik iptalleriyle karşı karşıya kalabilirler. Kısacası geleceğin stratejilerinde “müşterilerinize” pazarlama yapmak yerine, “müşterileriniz ile” etkileşim kurmak yatıyor.

İlginizi Çekebilir:
İnfografiğinizi Oluşturduktan Sonra Takip Etmeniz Gereken 4 Adım
[İNFOGRAFİK] 2019 Black Friday İstatistikleri
Önceki yazıyı okuyun:
Gerçek Zamanlı Bildirimlerle Ziyaretçilerinizi Müşteriye Dönüştürmenin İpuçları

Birkaç gece için Antalya'daki bir otelde bir çift kişilik oda rezervasyonu isteyen Mehmet'i düşünün. İyi bir maliyetle ve iyi, merkezi bir konumda...

Kapat